Tanrı'nın Varlığı
Dünya’daki yaşayan insanların merak ettiği soruların başında “Tanrı var mı” sorusu gelir. Tanrı’nın varlığı ile zerre şüphem yok. Kendi hayatımda yaşadığım olaylar ve bilimsel araştırmalarla Tanrı’nın varlığı konusunda şüphem yok. Tanrı kesinlikle var.
İnsan vücudunda trilyonlarca hücre var. Oluşan bu hücreler
atıkta oluşturuyor. Atığı temizlenmesi için kan akışı olması gerekir.
Atardamarda oksijen ve besin taşıyarak hücredeki atıkları temizliyor.
Toplardamarda, kirli kanları yeniden kalbe götürüyor. Kirli kan, Akciğere
gönderiliyor ve kan temizleniyor. Atardamarın, hücreyi temizlemesi için oksijen
ve besin lazım. Bunun için fotosentez yapılır. Var olmamızın kaynağı olan
oksijeni en fazla üretenler algler. Fotosentez yapanlar karbondioksit emiyorlar ve oksijen veriyorlar. Aldığımız
oksijen ve besinler sayesinde hücrelerdeki atıkları temizliyoruz. Kalp dakikada
5,5 litre kanı pompalıyor. İnanılmaz bir şey değil mi? Dakikada 5,5 litre kan
pompalanması gerçekleşiyor. Koroner damarlar var. Bunlar kalbi besleme görevi
vardır. Kalbimiz oksijene ihtiyaç duyarlar. Kalbimizin oksijen ihtiyacını
koroner damarları karşılar. Bu verdiğim örneklerle kalbimizin muhteşem bir
organ olduğunu söyledim. Bu organın bilinçsiz bir şekilde bu görevleri
yapmasının imkanı yok. Kalbe, o görevi veren ve ona göre bir sistem kuran bir
Tanrı var.
İnsanın oluşması da
büyük bir mucize. Spermin, yumurtayla birleşme sonucunda aylar sonra ortaya bir
bebek çıkıyor. Sperm, küçücük bir damla iken onun aylar sonra ortaya bir bebek
çıkartması inanılmaz bir şey. Hamilelikte bebek amniyon sıvısında kalıyor. Bu
arada plasenta oluşuyor ve bebek burada oksijen ve besin ihtiyaçlarını sağlıyor
ve atık maddelerini de dışarı atıyor. Masal istiyorsunuz en büyük masal bu. Ama
gerçek. Kur’an’daki iki denizin yarılması olayı bunun yanında hiçbir şey kalır.
Bunların tesadüfi olma ihtimali yok. Tesadüfi bir şekilde spermden(küçük
damlacık) bebek oluşuyor. Amniyon sıvısında kalıyor. Plasenta, oksijen ve besin
ihtiyaçlarını karşılıyor. Bunların tesadüfi olmadığı apaçık. Kesinlikle kontrol
eden biri var.
Böbrek, atardamardan besin ve atıkları alıyor. Kapiller aracılığıyla besinler vücudun gerekliği yerlerinde kullanılması sağlanıyor. Atıkları da idrar yoluyla vücuttan atıyor. Böbreğimiz, gerekli olanları vücudumuzda tutuyor gerekli olmayanları da idrar yoluyla atıyor. Yani süzme işlemi yapıyor. PH, asit ve bazın bir ölçüsüdür. Böbreklerimiz, asit seviyelerini kontrol eden kimyasallar arasında sağlıklı bir denge sağlar. Hücreler parçalandıkça asit üretirler. Yediğiniz yiyecekler vücudunuzdaki asit miktarını artırabilir veya azaltabilir. Böbrekleriniz, doğru miktarda asit maddelerini ayarlayarak vücudunuzun pH'ını dengeler. Su dengesini kontrol ediyor. Kan basıncını kontrol ediyor. Eritropoetin hormonunu üretir. Böbreğimizin daha birçok görevi vardır. Bunları bilinçsiz bir şekilde yapma ihtimali yok. Bilge birisi tarafından yönetiliyor.
Daha vücudumuzda birçok mucizevi olaylar vardır. Biraz da
atmosferi anlatalım.
Atmosfer olmasa yaşamayız. Yaşamamız için atmosfer gerekir.
Atmosfer su döngüsünü ve hava olaylarını olmasını da sağlıyor. Atmosferimiz
bizi güneşin zararları ışınında koruyor.
TROPOSFER
Sıcaklığı düzenler, hava olayları bu katmanda oluşuyor,
Yüksek oksijen olması sebebiyle canlıların var olmasını sağlıyor. Kısacası
yaşamın sağlanması için troposfer katmanı çok önemlidir.
STRATOSFER
Uçaklar için uygundur. Güneşin zararları ışınları bu
katmanda emilir. Yeryüzüne ulaşması engellenir.
MEZOSFER
Uzaydan gelen meteorlar bu katmanda parçalanır. Gazların iyonlara ayrışması işlemi bu
katmanda gerçekleşmektedir. Dünya için önemli bir koruyucu tabakadır.
TERMOSFER
Gazlar burada iyonlara ayrışmış hâlde bulunur. Bu yüzden
haberleşme sinyalleri ve radyo dalgaları çok iyi iletilir.
EKZOSFER
Haberleşme uyduları bu katmana yerleştirilir.
Tanrı’nın yarattığı besinleri yediğimiz zaman onun
sindirilmesi gerekir. Bunun için ilk başta yemek borusu aracılığıyla midemize
gider. Orada hidroliz yoluyla besinler, enzim yoluyla parçalanır. Kimus
aracılığıyla bağırsaklarımıza iletiriz. İnce bağırsakta emilim gerçekleşir.
Emilim gerçekleştiği zaman, kan damarlardan vücudumuzdaki hücrelere ulaşılır.
Oksijen ve besin yoluyla vücut hücrelerimiz yaşamını devam ettirir.
Kalın bağırsakta, kimusta bulunan su emilir. Kalın
bağırsakta tuzlar aktif taşıma ile emilir, su da osmoz yoluyla onları takip
eder. Sindirilmemiş posa ve kalın bağırsakta yaşayan bakterilerden oluşan dışkı
rektuma gider, anüsten atılana kadar orada depolanır.
İşte sindirim sistemimiz böyle çalışıyor. Bu organlarımızın
tesadüfi bir şekilde sindirim yapmaları veya gerekli buldukları besinleri
hücrelerimize göndermeleri tesadüf mü? Kesinlikle değil. Bu sistemi yaratan
birisi var. Spermden var oluyoruz. Küçücük damlacık gelişiyor, organlar
oluşuyor ve ortaya bir bebek çıkıyor. Bunların tesadüf olması mümkün mü?
Tesadüf diyen varsa gerçekten düşünmesinde sorunlar vardır. Her yerde Tanrı’nın
varlığının kanıtı vardır.
Dünya 4,5 milyar yaşındadır. Jeoloji tarihine göre ilk
dönemlere Kambriyen Devri öncesi deniliyor.
Hadean Dönemi: Ay bu dönemde oluşmuştur. Dünya’ya çarpan
Theia gezegeni sonucunda Ay oluşmuştur. İlk kıtalar, atmosfer ve okyanuslar
oluşmaya başlamıştır.
Arkean Dönemi: Okyanuslarda, prokaryotik tek hücreli
organizmalar ortaya çıkmıştır. Nüfusları artması sonucunda oksijen artmaya
başlamıştır ve bu da atmosfere karışıyor.
Proterozoyik Dönemi: Arkealar azalmaya başlıyor ve
bakteriler yayılmaya başlıyor. Ökaryotlar ve çokhücreliler ortaya çıktılar.
Buzul çağ yaşanıyor.
Kambriyen Devri Sonrası
Paleozoik Dönem: Bitkiler ve hayvanlar karasal yaşama uyum
sağlamaya başladılar. Tek hücre canlılardan çok hücre canlılara geçiş
yapılıyor. Algler ve yosunlar denizlerde yer alıyorlar. Omurgasız hayvanlar
ortaya çıkmıştır. Bu dönemin sonunda gök cismiyle canlıların çoğu yok olmuştur.
Mezozoik Dönem: Okyanuslarda omurgasız hayvanlar oluşmaya
başlıyor. Dinozorlar oluşmaya başlıyor. Memeli canlılar oluşmaya başlıyor. Bu
dönemin sonunda gök cismi, Dünya’ya çarptı ve canlıların çoğu yok oldu.
Senozoik Dönem: Hayvanların evrimleşerek günümüzdeki şeklini
almışlardır. Bitkiler bu dönemde gelişim gösterdi. Okyanuslar genişledi ve
canlılar artmaya başladı. Günümüzü de içine alır.
Kısaca bahsetmiş olduk. 6 tane ana dönem vardır. İlk dönemde
Ay oluşuyor. Ay, Dünya için çok önemlidir. Mevsimlerin oluşmasında çok etkili.
Dünya’daki iklimi dengeliyor ve daha birçok önemi var. Ay bu sebeplerle çok
önemli. Ay bu kadar önemli iken tesadüfen bir gezegen Dünya’ya çarpıp ve Ay’ı
oluşturmuş olabilir mi? Bunda kesinlikle Tanrı’nın kontrolü var. Tanrı’nın
kontrolünde gezegen, Dünya’ya çarpıyor ve Ay oluşuyor. Tek hücreli canlılar,
hayatın var olması için oksijen yayıyorlar. Göktaşı ve kuyruklu yıldızları,
milyonlarca yıl Dünya’ya su getirdiler. Bunun sonucunda okyanuslar oluşmaya
başladı. Dünya ile güneş birbirilerine uzaklıkları dengeli olduğu için
okyanuslar kurumadı. Bu anlattıklarım tesadüf olabilir mi? Lütfen biraz
düşünün. Bunlar niye diğer gezegenler olmuyor. Göktaşı çarpmasaydı ve
dinozorlar yok olmasaydı, biz var olmazdık. Bu göktaşı çarpması insanoğlunun ve
günümüzdeki canlıların var olmasını sağladı. Bu olayının tesadüf olduğunu
düşünüyor musunuz?
Yorumlar
Yorum Gönder