Türkçe Meallere Eleştiri(3)

 Modernist bir meal olan Hakkı Yılmaz’ın 79:1-2-3-4-5 ayetlerini nasıl çevirdiğine bir bakalım:

1,2,3,4,5) Evrendeki çekim kuvveti, evrendeki itme kuvveti, yıldızlar; galaksiler; güneş, ay ve bunların kendi eksenlerinde ve bağlı olduğu yıldız çevresindeki yörüngelerde yüzmesi, bu sayede gece, gündüz ve diğer yaşam koşullarının, med-cezirin, gece-gündüzün, mevsimlerin oluşması, tüm canlı türlerinin ve bitkilerin yaşam koşullarının ayarlanması kanıttır ki/Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler için sürekli sıkıntı, bunalım ve vicdan azabı vesilesi olan, mü'minlere hem kolay, hem de kolaylaştıran, onlara müjdeler veren, onların mutlu olmalarını sağlayan, elden ele, dilden dile, gönülden gönüle dolaşıp duran, hep öne geçen, önemseten ve kişisel ve sosyal tüm işleri ayarlayan, her işe ait emirlerinin, yasaklarının olması; ilkeler koyan Kur'ân âyetleri kanıttır ki,

Nereden başlayacağımı bilemiyorum baştan sonra hepsi yanlış. Hiçbiri ayette geçmemektedir.

Bir de ben çevireyim:

79:1-Şiddetli şekilde soyanlara,

79:2-Çektikçe çekenlere/Hareketli oldukça olanlara,

79:3-Yüzdükçe yüzenlere,

79:4-Yarıştıkça yarışanlara,

79:5-İşi arka arkaya yayanlara,

İlk 5 ayetin neden bahsettiğini anlamıyorum ancak acele de etmiyorum. Rab vakti geldiğinde açıklayacaktır.

 

Kur’an’da geleneğin çarpıttığı bir ayette 74:29-30 ayetidir.

-لَـوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِۚ

-عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَۜ

Gelenek yukarıdaki iki ayeti şöyle çevirmektedir:

O, insan derisini yakıp kavurarak simsiyah eder.

Onun üzerinde on dokuz zebani vardır.

Modernistler nasıl anlamadıkları ayetleri tahrif ediyorsa benzerini gelenekte yaptı.

Geleneğin “deri” diye çevirdiği kelime “بشر(beşer)” Türkçe diline de beşer kelimesi geçmiş ve insan demektedir. Eğer ayette “بشرة(beşerete)” geçseydi deri diye çevrilebilirdi. Kur’an’da “beşerete” kelimesi geçmemektedir ancak Arapça da bu kelime deri manasına gelir. Kur’an’da deri manasında kullanılan iki kelime vardır: 1-جلد  2-شواة  

İkincisi ise kavurucu diye çevirdikleri لواحة. Arapça gramer bakımından bu kelime faal sigasında olan bir kelimedir. Arapça dilinde faal babı kelimeye mübalağa anlamı katar. Bununla ile ilgili iki örnek  vereyim: غافر(Bağışlayan) Bu kelimeyi faal sigası haline getirelim: غفار(Çokça Bağışlayan) 

لوم  Arapça dilinde kınama demektir. Faal sigasına koyduğumuz zaman لوامة  olur ve çokça kınayan anlamına gelir.

Aynı kuralı لواحة kelimesine uyguladığımız vakitte çokça levhalar/levhalar manasına geliyor. Kavurucu vb anlamlara gelmiyor.

Bir diğer tahrifatta عليها ifadesinde yapılmış. Arapça da onun üzerinde demektir. Gelenek buradaki müennes zamiri, meleğe referans etmişler. Ancak şu var ki önceki ayetlerde melekten bahsedilmiyor. Bu zamiri meleğe referans etmek gramerle çelişir. Meleğin üzerinde 19 yok ise neyin üzerinde 19 var? Bunun cevabı Arapça gramerinde saklı. Levhaların üzerinde 19 var.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZİNA

Kur'an'a Göre Namaz/Salat

Türkçe Meallere Eleştiri(2)