Karikateist'e Cevap(77-99)
77-)Herhalde çelişki gibi görülen şey “Eni, gökle yerin
genişliği kadar olan…cennet” ifadesi ile “Genişliği (eni), göklerle yer arası
kadar olan… cennet” ifadesidir.
Önce şunu belirtelim ki, bu ayetlerin hiçbirinde “göklerle
yer arası kadar...” ifadesi yoktur.
Ali İmran Suresi'ndeki ayette “semavat = gökler” çoğul
şeklinde, Hadid Suresi'ndeki ayette ise, “sema = gök” tekil olarak
kullanılmıştır. Bunda bir çelişki yoktur. Çünkü, “sema” kelimesi bir cins isim
olduğu için çoğul (gökler) manasını da vermektedir. Nitekim Türkçe’de de bunu görüyoruz; bazen “gök”,
bazen de “gökler” diyoruz ve aynı şeyi kastediyoruz.
Diğer bir farklı nokta da şudur: Ali İmran Suresi'ndeki
ayette -meal olarak- “…genişliği/eni göklerle yer (genişliği kadar)olan cennet”
şeklindedir. Hadid Suresi'ndeki ayette ise, “...genişliği/eni gökle yer
genişliği gibi (kadar) olan cennet” şeklindedir.
Yani tek fark, Ali İmran Suresi'nde teşbih edatı olan “Kef”
harfi kullanılması, Hadid Suresi'nde ise bu edatın kullanılmamasıdır; fakat
mana aynıdır. Bu bir tefennün sanatıdır. Biri teşbih-i sarih, diğeri teşbih-i
beliğdir, yani çelişki yoktur.
78-)Mealciler tarafından yanlış çevrilen ayetlerin başında
gelmektedir. Ayette “sümme” kelimesi geçiyor ve Arapça’da “sümme” kelimesi bir
çok anlamlara gelmektedir. “Sümme” kelimesi “birde,dahası” gibi anlamlara gelir
ve o ayetlerde “sonra” kelimesi yerine “birde,dahası” gibi kelimeler
kulllanılması gerekir.
79-)Her şeyden önce bu iddianın çok zorlama olduğunu
belirtmek istiyorum. Bu ayette belirtilen geminin o dönemde insanların gördüğü
ve rüzgar ile hareket eden gemiler olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca ayette geçen
“gemi” kelimesi incelendiğinde konu daha iyi anlaşılacaktır. Arapça’da genel
anlamda “gemi” kelimesinin karşılığı “el- sefinu” dur. Fakat bu ayette
“el-cevari” kelimesi kullanılmıştır. Tercüme edildiğinde bu kelime de gemi
olarak meallerde çevrilmektedir. Bu kelime cereyan etmek, akmak anlamına
“Cerea” fiilinden türer. Eski Türkçe’de kullanılan “ceryanda (rüzgarda)kalmak
da bu kökten gelir. Harfi cer ile kullanılırsa “cereyne” kelimesi de “gemilerin
hoş bir rüzgar ile onları alıp götürdüğü..” anlamına gelmektedir. Yine aynı
kökten türeyen “cariyetün” kelimesi ise gemi, bulut, rüzgar anlamlarında
kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu kelimeyi sadece gemi olarak çevirmek tam
karşılığını vermemektedir. Türkçe’den bir örnek vermek gerekirse “yelkenli”
kelimesi bir gemi türüdür. Ama bu kelimenin içinde o geminin nasıl hareket
ettiği de anlatılmaktadır. Yelkenli dendiğinde bu tür gemilerin rüzgar ile
hareket ettiği ifade edilmiş olur. Benzer şekilde yukarıdaki ayette gemi diye
çevrilen “el-cevari” kelimesinin içinde rüzgar ile hareket ettiği ifadesi zaten
vardır. Bu anlam kelimenin kökünde mevcuttur. Sonuç olarak ayette ifade edilen,
o dönemde insanların gördüğü, rüzgarla hareket eden gemilerdir. Zaten o ayette
kullanılan ve gemi olarak çevrilen kelimenin kendisi de rüzgarla hareket eden
gemi anlamına gelmektedir. Bu konuda yapılan eleştirilerin yanlış olduğu
ortadadır. Bu eleştirinin dile getirilmesinin sebebi Arapça bilgi eksikliği ve
önyargıdır. Eğer ayet önyargısız bakılsa, kastedilen mana kolaylıkla
anlaşılmaktadır. Ayrıca kısaca ayette geçen kelimenin kökü incelense konu
görüldüğü gibi kolayca çözülebilmektedir.
80-)Boş bir agümandır.
81-)Bu ayette “big bang” olayını anlatmaktadır.
82-)Nuh tufanı olayı Dünya’nın her yerinde olmadı sadece bir
bölgede olmuştur ve arkeolojik olarak ise ispat edilmiştir. Biraz
araştırırsanız Nuh Tufan’ın arkeolojik olarak ispat edildiğini göreceksiniz.
83-)Tevbe Suresi’nin başını okuduğunuz zaman “savunma
savaşı” olduğunu göreceksiniz.
84-)O dediğin ayet “Nuh kıssasını” anlatmaktadır.
85-)Ayet yok.
86-)Kur’an’da “Mikail” adlı bir melek olduğu geçmemektedir.
87-) Rahman Suresi’nde Allah , iki denizden inci ve mercan
çıktığını bize bildirir. Ayette acı ve tatlı sulardan bahsedilmez. Sadece “iki
deniz” ifadesi geçer ve bu iki denizden insanların geçim kaynağı olan inci-
mercan çıktığı ifade edilir. Furkan 52.
Ayette ise biri tatlı diğeri tuzlu iki sudan bahsedilir ama inci-mercan’dan
bahsedilmez! Dolayısı ile iki farklı surede bahsedilen her iki ayette de bilime
aykırı bir şey yoktur.
88-)Boş bir argümandır.
89-)Kur’an’da geçen “huri” kelimesi “kadın” anlamına
gelmez.Çünkü “huri” kelimesi “sohbet arkadaşı” anlamına gelir. Kur’an’da hem
kadına hemde erkeğe ödül olarak cennet verilecektir ve Hem kadına hem de erkeğe
“huri(sohbet arkadaşı)” verilecektir.
90-) Kur’an’da geçen “yeşa’u” kelimesi “dilediğine/dileyen”
anlamına gelir. BKNZ(2:258,2:223,7:19,7:161,18:29,25:45,27:87,34:13 ve 39:15)
bu ayetlerde “yeşa’u” kelimesi geçer ve “dilediğine/dileyene” anlamında geçer.
Yani Allah “dilediğine/dileyene” doğru yola/hidayete ulaştırır.
91-) Kur’an’ın bu ifadesi, sonsuz bir ilim ve kudrete işaret etmek üzere bize şu
mesajı veriyor: "milyonlarca cisimlerin, galaksilerin, sistemlerin ortak
adı olan “gök”, havada, boşlukta, bir dayanağı olmadığı halde dönüp duruyor. Bu
-âdeta- sonsuz ebatta olan göğün boşlukta durması, bir serçe kuşu gibi havada
kanat çırpması ve yere düşmemesi, ancak Allah’ın sonsuz ilim ve kudretiyle
mümkündür. Yoksa her zaman düşüp yerin üstüne kapanabilir. Son cümlenin, insanın aklına göre bir ifade
olduğu düşünülmelidir.
Gök ifadesinden güneş sistemini anlamak da mümkündür. Çünkü,
genel olarak insanların gökten anladığı dünyanın da içinde bulunduğu güneş
sistemidir. Bu açıdan bakıldığında,
ayetin açıkça itim ve çekim kanunlarına işaret ettiği görülmektedir. Çünkü,
güneş sistemini ayakta tutan bu kanunlardır. Bu kanunları yapan, ancak bütün
evreni bütün detaylarıyla dizayn edip düzenleyen bir ilim ve kudret sahibi
olabilir ki o da ancak Allah’tır.
“Şüphesiz Allah gökleri ve yeri, yerinden kayıp yok olmaktan
koruyan Allah’tır. Şayet onların onlar
yerlerinden kayıp yok olmaya yüz tutarlarsa, onları Allah’tan başka kimse
tutamaz.”(Fatır, 35/41) mealindeki ayette ise, göklerin yanında yerküresinin de
havada boşlukta olduğuna, Allah’ın iradesi olmazsa her an yerinden kayıp,
yörüngesinden çıkabileceğine işaret edilmiştir.
Başka bir ayette, “Göğü de korunmuş bir tavan yaptık. Yine
de onlar gökyüzünün âyetlerine aldırmıyorlar.” (Enbiya 21/32) buyurularak göğün
bir tavan olduğuna dikkat çekilir. Bu ayetin ve soruda geçen ayetin, bazı ilmi
buluşlara da işaret ettiği söylenebilir.
92-) Varsayalım ki bir adam öldü ve geride 3 kız evlât, bir
ana, bir baba ve eşini bıraktı.Ayetlere göre mirasın paylaşımı şöyle olacaktır:
Mirastan 3 kız evlâda 2/3, ana ve babanın her birine 1/6,
eşine 1/8 kalacaktır.
Bu durumu matematiksel olarak hesaplarsak:
2/3 + 1/6 + 1/6 +1/8 = 27/24 = 1.25 olur. (Halbuki sonucun 1
olması gerekirdi).
Bu sonuç Kuranda verilen oranların hatalı olduğunu
göstermektedir. Çünkü miras % 112.5 olarak mirasçılara dağıtılamaz. % 100 ün
üstünde bir dağıtım olanaksızdır.
Bir örnekle bu durumu açıklayalım:
Bir adam öldüğünde geride kalan vârisler şunlar olsun: Eşi,
3 kızı, annesi ve babası.
Kız çocuklarına mirasın 2/3, anneye 1/6, babaya 1/6, eşine
1/8 olarak taksim edilecektir.
Adamın vasiyet ve borçları ödendikten sonra kalan
mirasının120.000 lira olduğunu varsayalım
120.000 x 2/3 = 80.000 ( 3 kız’a)
120.000 x 1/6 = 20.000 (anneye)
120.000 x 1/6 = 20.000 (babaya)
TOPLAM: 120.000 lira.
Görüldüğü gibi adamın eşine mirastan hiç pay kalmadı.
Eğer eşe’de verilebilse 120.000 x 1/8 = 15.000 lira alması
gerekirdi. O zaman mirasın 135.000 lira olması gerekirdi. İşte bu durum açıkça
gösteriyor ki Kur’an ayeti hatalıdır.(haşa)…..
CEVAP : …………………………………………………………
Önce Kuran’da miras paylaşımla ilgili ayetlerin meallerini
yazalım….
Nisa Suresi, 11. ayet;
ALLAH size çocuklarınız hakkında öğütte bulunuyor. Erkek,
kadının iki katı pay alır. Mirasçılar sadece kadın olup iki kişiden fazla
iseler terekenin üçte ikisi onlarındır. Çocuk sadece bir kadınsa terekenin
yarısı onundur. Ölen kişi ardında çocuk bırakmışsa, ana ve babasının her
birisine altıda bir düşer. Çocuğu yok da kendisine sadece ana ve babası varis
oluyorsa bu durumda annesine üçte bir pay düşer. Kardeşi varsa bu durumda annesine
altıda bir düşer. Tüm bu paylaşma oranları, ölenin yaptığı vasiyetten ve
borçların ödenmesinden sonra gelir. Analarınız, babalarınız ve çocuklarınızdan
hangisinin size daha yararlı olduğunu bilemezsiniz. Bu ALLAH’ın yasasıdır.
ALLAH Bilendir, Bilgedir.
Nisa Suresi,12. ayet;
Çocukları yoksa, hanımlarınızın bıraktığı mirasın yarısı
sizindir. Çocukları var ise, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bu pay,
borçlarının ödenmesinden ve yaptıkları vasiyetteki payların dağıtılmasından
sonradır. Çocuklarınız yoksa bıraktığınızın dörtte biri onlarındır.
Çocuklarınız varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Bu pay,
borçlarınızın ödenmesinden ve yaptığınız vasiyetteki payların dağıtılmasından
sonradır. Miras bırakan erkeğin veya kadının, çocuğu ve eşi olmayıp bir erkek
veya bir kız kardeşi var ise bu durumda herbirine altıda bir düşer. Bundan
fazla iseler, üçte biri paylaşırlar. Bu paylaşım vasiyetteki payların
dağıtılmasından ve borçların ödenmesinden sonra uygulanmalıdır ki kimseye zarar
verilmesin. Bu, ALLAH’tan bir vasiyettir. ALLAH Bilir, Şefkatlidir.
Nisa Suresi, 176. ayet;
Sana danışıyorlar. De ki: ‘ALLAH size eşsiz ve çocuksuz olan
kişinin mirası hakkında şu hükmü açıklıyor: Ölen erkeğin çocuğu olmayıp bir kız
kardeşi varsa, bıraktığı mirasın yarısı kız kardeşinindir. Fakat, (ölen kişi)
çocuğu olmayan kız kardeşse, erkek kız kardeşinin mirasının tamamını alır.
Varisler iki kız kardeş ise, bırakılanın üçte ikisi onlarındır. Kardeşler,
erkeklerden ve kadınlardan oluşuyorsa, erkeğe kadının iki katı kadar pay
verilir.’ Şaşırmamanız için ALLAH size böylece açıklıyor. ALLAH her şeyi
Bilendir.
Bu ayetlerin ışığında çıkarımlar;
1- ON BİRİNCİ AYETTE EŞLER OLMADIĞI ZAMAN MİRASIN NASIL PAY
EDİLECEĞİNİ ELE ALMAKTADIR
a)- Allah çocuklardan erkekler için iki dişinin hissesi
kadar tavsiye eder.
b)- Bu ayette eşlerin olmadığı bir paylaşımdan söz
etektedir. Yani Varis olan çocukların kız, erkek anne ve Baba, ve kardeşler
olduğu zaman mirasın nasıl bölüşüleceği konusunda bilgi vermektedir.
c)- kız iki veya ikiden çok olduğu zaman mirasın 2/3 üne
sahiptirler. Baba ve anne mirasın kalan kısmına yani 1/3 hissenin anne 1/3 baba
ise 2/3 hisseye sahiptir. Çünkü erkek Erkek, çocuk olduğu zaman mirasçı baba ve
anne her biri için 1/6 olmakta idi.
2- ON İKİNCİ AYETTE EŞLERDEN HERHANGİ BİRİNİN HAYATTA OLMASI
İLE ORTAYA ÇIKAN BÖLÜŞÜM
a)- Eğer kadın ölür erkek ona mirasçı kalırsa ve çocukları
yok anne ve baba ona mirasçı ise mirasın yarısı erkek olan eşindir. Eğer
çocukları varsa bu durumda ¼ dü erkek olan eşe aittir. Kalan miktar çocuklara
tarif edilen oranda bölüşmek üzere çocuklara aittir. Çocukları varsa erkek olan
eşe mirasın ¼ oranında pay alır kalan miktarın tamamı Çocuklara kalır anne ve
babaya eş ve çocuklar olduğu zaman pay düşmez.
b)Eğer erkek eş ölür kadın eş hayatta ise ve çocukları yok
da anne ve babası varsa mirasın ¼ ona kalan diğer miktar anne ve babaya aittir.
c) Yine erkek eiş ölür de kadın eş mirasçı ise ölen eşin
çocukları da varsa bu durumda eş kalan mirasın 1/8 zini alır kalan miktar
çocuklara tarif edilen dişiye verilenin iki katı erkeğe verilmek üzere pay
edilir.
d)- eşlerden her hangi biri varsa çocuk ve baba yoksa
kardeşleri varsa erkek ve kız kardeş varsa 1/6 kardeşlere 1/6 anneye kalan
miktar da eşine olmaktadır.
e)- Eğer kardeşler birden çok kızlar ve erkekler ise bu
durumda kalan mirasın 1/3 oranında eşit olarak bölüşürler. 1/6 anneye ve kalan
miktar da kalan eşe kalır. Burada unutulmaması gereken eş çocuksuz ve babasız
ise erkek el mirasçı ise kalan mirasın yarısını kadın eş kalmışsa kalan mirasın
vasiyet ve borcun düşülmesinden sonra ¼ ne hak sahibidir.
3- NİSA SURESİ 176.
AYET EŞLERİN VE ÇOCUKLARIN VE BABANIN OLMADIĞI BİR MİRASIN PAYLAŞTIRILMASINDAN
SÖZ ETMEKTEDİR
a)—Ölen kişilerin çocuğu babası ve eşi yoksa bir tek kız
varsa ½ kız kardeşe kalan miktar da anneye kalır o da ½ oranındadır.
b)- ölen kişinin kız kardeşi yoksa sadece anne varsa kalan
mirasın tamamı anneye aittir.
c)- Ölen kişinin kız kardeşi iki ise bu durumda mirasın
vasiyet ve borcun düşülmesinden sonra2/3 oranı kız kardeşlerinin 1(3 oranı da
anneye aittir.d)- Eğer kardeşler dişili erkekli ikiden çok ise yine mirasın 2/3
oranında erkeğe dişinin iki hissesi olarak bölüştürülür. Kalan 1/3 hisse anneye
ait olur. Yine bunlar vasiyet ve borcun düşülmesinden sonradır.
SONUÇ :
1- Ölenlerden geriye kalanlardan mirasa hak sahibi olanlar,
Çocuklar, eşler,anne, baba, ve kardeşlerdir.
2- Çocuklar ve eşlerden eğer birisi varsa kalan miras sadece
çocuklar ve eşler arasında pay edilir,
3- ölen eşlerden eğer babası ve çocuğu yoksa sadece anneleri
varsa o zaman kardeşlere de miras düşmektedir.
4- Baba ve anne varsa eş ve çocukları da yoksa sadece mirasa
baba ve anne hak sahibidirler.
5- Koca ölürse ve çocuğu da yoksa kadın eş mirasın ¼ düne
hak sahibidirler. Eğer çocukları varsa mirasın 1/8 zine hak sahibidirler. Geri
kalan miktar Çocuk yoksa anne ve babaya varsa diğer çocuklar mirasa dişiler bir
erkekler iki hisse olarak paylaşırlar.
6- sayılanlar içerisinde mirasa hak sahibi olan bir tek anne
varsa mirasın tamamına anne sahip olur. Eğer bir tek kız veya erkek kardeş
varsa mirasın tamamına bir tek erkek veya kız kardeş sahip olur.
7- Baba eş ve çocukların olmadığı zamana kardeşlere ancak
pay düşmektedir.
8- Eş baba ve çocuklar olmadığı zaman kardeşlerden erkek
olanlara dişinin iki hissesi kadar düşmektedir.
9- eğer eşlerden biri hayatta olursa çocukları ve babası da
yoksa kız kardeşler ve erkek kardeşler 1/6 oranında hisseye sahip olurlar.
10- Miras bölünürken mutlaka vasiyet ve borçların
düşülmesinden sonra olması gerekir.
Şimdi meşhur örneğimize dönelim;
Örneğe konu mirasta geride vefat eden kişinin hanımı ve
çocukları hayatta olduğuna göre bu durumda terekenin paylaşılması NİSA 12
ayetinin konusudur.Yani ölen adamın terekesinden anne ve babası pay
alamaz.Hanımı ve kızları arasında pay edilir. Mirasın 1/ 8 ‘ i hanımına geriye
kalan 7/8 ise kızları arasında eşit olarak pay edilir. Konuyu anlamak bu kadar
KOLAY.
Demek ki Kuran’ı anlamamaya kendini şartlayan hem gelenekçi
ekol ve hem de Kuran düşmanları aynı noktada bir kez daha buluşmuşlardır ve bu
kadar basit bir konuyu bile sanki içinden çıkılamayan ve hatalı bir durum
varmış gibi lanse etmeye çalışmaktadırlar. Oysa zaten Allah’ın kelamında,
matematiğin kendisini de yaratmış olan Allah’ın haşa hata yaptığını iddia etmek
başlı başına bir akıl tutulmasıdır.
93-94)Boş bir argüman
95-)”Cin” kelimesinin anlamı “görünmeyen varlık” anlamına
gelir. Görümeyen varlığın ispatını yapamazsın.
96-)Ayet yok.
97-)5:38’de geçen mealde “Bu ALLAH'ın öngördüğü bir caydırma
yöntemidir.” Yani Allah, hırsızlık suçunu azaltmak için böylebir caydırıcı ceza
alıyor. O ayette geçen “kesin” kelimesinin Arapça’sı “fektau”dur. Kur’an’da
geçen “fektau/kesmek” kelimesi hep mecazi anlamda geçmektedir.
BKNZ(2:166,2:27,3:127,6:94,6:45,7:72,8:7,13:25) ayetlerde “kesmek/fektau” kelimesi
kullanılıyor ve hep mecazi anlamda kullanılıyor.
98-) Size şunlar yasaklandı: Anneleriniz, kızlarınız, kız
kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları,
sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, karılarınızın anaları, kendileriyle
gerdeğe girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, öz
oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almanız.
Yukarıdaki ayette kimlerle evlenmenin haram edileceği
söylüyor. Ahzab 50’de ise geçen kişilerle evlenmesi zaten Mü’minlere helaldir.
Ahzab 50-52’de geçen ayetler Muhammed’in evliliği konusunda aleyhinedir.Yani
Ahzab 50’de geçen kişiler evlenmek Mü’minlere helaldir. Ahzab 52’yi okuduğun
zaman Muhammed’in bunlarının dışındaki kişiler ile evlenmesi yasaktır!
99-)2:165,5:82,12:8,12:30,19:13,19:96,20:39,29:25,30:21,38:32,26:23,58:22,60:1,60:7,76:8
ve 100:8 bu ayetleri oku!
Yorumlar
Yorum Gönder