Muhammed Suresi 4.ayet (47:4)

Ateistler bu ayeti "vahşi" görmesi sebebiyle bizim bazı müslümanlar bu ayette geçen "boyunlarını vurun" ifadesini tahrif ederek "gözetleme merkezlerini vurun" şeklinde çevirerek ayete takla attırıyorlar. İnşallah bu yazımda 47:4 ayetinde geçen "الرِّقَابِۜ" kavramından bahsedeceğim. 


Geleneksel çeviri: 

(Savaşta) inkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hale getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır. (Diyanet)


Modernist çeviri:

Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda kontrol merkezlerini vurun. Sonunda üstün geldiğinizde onları esir alın; onları ya karşılıksız veya fidye karşılığında salın. Savaş durumu kalkıncaya kadar bunu uygulayın. ALLAH dileseydi sizi savaş derdinden kurtarırdı; ancak O sizi böylece birbirinizle sınamaktadır. ALLAH yolunda öldürülenlere gelince, onların yaptıklarını boşa çıkarmayacaktır.(Edip Yüksel)


Gördüğünüz gibi birisi kontrol merkezi diye çevirmiş birisi de boyun diye çevirmiş. Bunlardan hangisi doğru? Bunu bilmenin yolu Arapça gramerinden geçer. 

Arapça da fiil olan kelimelere kafanıza göre anlam veremezsiniz. "İşte sözlükte şu anlamı da var o halde bu anlamı da verebiliriz" yanlış bir düşüncedir. Çünkü Arapça da fiil olan kelimeler ancak girdikleri bablara göre anlam kazanırlar. Bununla ilgili birkaç örnek vereyim: 

ضَرَبَ>Dövdü(Mücerred fiil)

أضْرَبَ>Grev yapmak(Mezid fiil) 

Yukarıdaki iki kelimenin kökü de darabe. Ancak ikinci kelime ifal kalıbına yani mezid fiil halline soktuğumuz vakit kelimenin anlamı tamamen değişti. 

حج>Hac(Mücerred)

حاج>Tartıştı(Mezid)

احتجاج>Protesto yapmak(Mezid)

Yukarıda gördüğünüz üç kelime de aynı kökten gelir ancak ben bu kelimeleri farklı bablara soktuğumda yani mezid hale getirdiğimde anlamların nasıl değiştiğini gördük. İşte bu örnekler verme sebebim de konuyu daha iyi anlamanız içindi. Yani Arapça da fiil olan kelimelere kafanıza göre anlam veremezsiniz. Fiiler ancak bablara göre mana kazanır. Şimdi aynı yöntemle 47:4 ayetinde geçen "الرِّقَابِۜ" kelimesine bakalım. 

47:4 ayetinde ise رقب kelimesinin fial kalıbına girmiş hali vardır. Fial kalıbının Arapça da birçok fonksiyonu vardır bunlardan birisi de kelimeyi çoğul yapmaktır ki ayette de bu fonksiyonu kullanılmış. Örnek:

بحر>Deniz

بحار>Denizler

Şimdi de ayette geçen رقب kelimesinden türetilen bazı kelimelere bakalım: 

راقب>Gözeten

مرقب>Gözetleme merkezi

مُرَاقَب>Gözetleşme/Denetleme

رَقَبَة>Boyun/köle 

Yukarıda gördüğünüz gibi رقب kelimesi girdiği hale göre manayı değiştiriyor. 47:4 ayetinde geçen الرِّقَابِۜ ise en altta yer alan "raqebetun" kelimesinin çoğuludur. Kanıt isteyenler olabilir kanıtı: 

Yukarıda kanıtı mevcuttur. Hatta Arapça da kravat/boyun bağının Arapçası da ربطة رقبة ile ifade edilir. Kalınlaştırdığım yer "raqabetun".  Yani kelime üzerinden de örnek verdim 47:4 ayetinde geçen boyunlarını vurundur. Kontrol yahut gözetleme merkezlerini vurun değil. Ayrıca gözetleme merkezi diye çevirenler gramer hatası yapmaktadır. Arapça da bir kelimeyi ismi mekan veyahut ismi zaman yapmanız için mimli mastar şeklinde olması gerekir. Yani "raqabe" kelimesini ismi mekan kılmanız için mefele kalıbında olması gerekir. Ona da "merqab" denilir. 


Yani kısacası modernistler "gelenek bu ayette tahrif yaptı" diyorlar ancak aslında bu ayeti kendileri tahrif ediyorlar. Geleneğin çevirisi doğru. Selam. 










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZİNA

Türkçe Meallere Eleştiri(2)

Kur'an'a Göre Namaz/Salat